5-B SINIFININ SİTESİNE HOŞGELDİNİZ!
   
 
  ÖNEMLİ BİLGİ SAYFASI
DERS ÇALIŞMAKTA ZORLANANLAR
MUTLAKA OKUYUN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Çalışmam gerekiyor, biliyorum ama çalışamıyorum.” “Kitap önümde. Ben kitaba bakıyorum, kitap bana.”
   “Dersin başına oturmak hiç içimden gelmiyor.” Bunlar zaman zaman birçoğunuzun düşündüğü, hissettiği şeyler. Çalışmaya başlamanın bireye zor gelmesinin çeşitli sebepleri olabilir:
• Çalışmayı sevmemek
• Çalışmak zorunda olduğu dersi ya da konuyu sevmemek, 


• O zaman diliminde başka bir şey yapmak istemek,
• Başarısızlıktan korkmak,
• Kendine ait bir hedefi ve amacı olmamak,
• Çalışmayı gerçekleştirebilecek ortama sahip olmamak.
    Bütün bunların üstesinden gelebilirsin. Yeter ki kararlı ol. Kendini kontrol et.
    Öncelikle çalışma ortamını düzenle. Düzenli bir çalışma ortamı öğrenmeyi kolaylaştırır ve ayrılan zamanın en verimli şekilde kullanılmasına olanak tanır.
Çalışma ortamını (kendi odan ya da evde düzenleyeceğin bir çalışma köşesi) dikkatini dağıtacak nesnelerden arındır. Dikkatinin gözle kulak arasında bölünmesine engel olmak için TV, teyp, tablo, poster gibi eşyaları kaldır. Çalıştığın yerin havasının temiz, ısısının normal ve aydınlatmasının iyi olmasına özen göster. Masanı düzenli tut. Ders araç gereçlerini önceden hazırla. Çalışmaya başlamadan önce yiyecek, su, tuvalet, giyim ihtiyaçlarını gider. Çalışma yerinin masan olmasına özen göster. “Ben yatarak daha iyi çalışıyorum” diyerek kendini kandırma.
    Artık çalışmaya başlayabilirsin. Kararlı ol, masana geç ve çalışmaya başla. Hemen başla. Başladıktan sonra devamı gelecektir. Hedeflerini düşün. Bu hedefler sana çalışma gücü ve motivasyon verecektir. Sakın “İlham gelsin” diye bekleme. Önce çalış. Başarı arkasından gelecektir. Başarılı olunca ders çalışma isteğin artacaktır.
    Gerçek başarı, hayallerini ve isteklerini tanımlayıp onları gerçekleştirmek için çalışmakta gizlidir. Doğuştan getirdiğin kapasiteni değiştiremezsin. Ama var olan kapasiteni geliştirmek için çalışırsan, öğrenme düzeyini yükseltebilirsin.

   Çok çalışmak, saatlerce çalışmak demek değildir. Planlı çalışmak, her şeye zaman ayırmak bizi daha başarılı kılar.
Kendine güven, engeller seni yıldırmasın. Kendine söz ver, verdiğin sözleri tut. Verdiğin sözleri tutunca da kendini ödüllendirmeyi unutma
.
                DİKKATİN ÇOK ÇABUK MU DAĞILIYOR?
MİNİ ANKET

Aşağıda sıralanan önermelere “evet” ya da “hayır” cevabını ver.
• Çalışırken gereksiz ayrıntılara dalıyorum. Evet- Hayır
• Öğrenmem gereken bilgiler çok zor ve karışık geliyor. Evet- Hayır
• Duygusal sorunlarım var. Evet- Hayır
• Önceki yıllardan eksiklerim var. Evet- Hayır
• Amaçsız ve düzensiz çalışıyorum. Evet- Hayır
• Sık sık hastalanıyorum. Evet -Hayır
• Çalışma ortamımda beni olumsuz etkileyen uyarıcılar var. Evet Hayır
• Bazı küçük sorunlar nedeniyle kafam karışıyor. Evet Hayır
Bu mini ankete verdiğin cevaplarda “evet”ler daha çok ise, dikkatini toplamak konusunda zorlandığını söyleyebiliriz. Ancak unutma ki, kendine güvenini ve konsantrasyonunu bir gecede kazanman mümkün değildir. Doğaldır ki, sıkıntılar ve sorunlar yaşayabilirsin. Önemli olan bunları aşmak için neler yapabileceğini belirlemek ve kararlılıkla harekete geçmektir.  





Bir Derste 6,7,8,9 ve 10 larla Çarpma İşlemi --------------------------------------------------------------------------------

 


Arkadaşlar elimde resim olsa daha rahat olurdu ama ben yine de anlatmaya çalışayım.Ellerin avuç içleri birbirine bakacak şekilde açtırılır.serçe parmak 6,yüzük parmakları 7,orta parmaklar 8, işaret parmakları 9,baş parmaklar 10 diyelim ki 7*8 işlemini yaptıracağız.sol elden 6.ve 7.parmakları kapatıyoruz.Sağ elden 6,7,8.parmakları kapatıyoruz.açık parmaklar solda 3 sağda 2 tane bu iki açık parmağı çarpıyoruz.2*3=6 kapalı parmakları 10 ar 10 ar sayarak 6 nın üzerine ekliyoruz.Bu sadece 6 ve üztü sayılarla yapılan çarpma işlemidir.5*8 çarpma işlemini yapamazsınız.



Çay Hakkında Bilmedikleriniz
Çay hem bir bitkinin, hem de bu bitkinin kurutulmuş yaprakları haşlanarak hazırlanan bir içeceğin adıdır . Çay bitkisi kendi haline bırakıldığında küçük bir ağaç kadar boylanabilir .Ama yapraklarının kolay toplanabilmesi için sürekli budanarak bir çalı boyunda kalması sağlanır . Genellikle yalnızca her dalın tepesindeki tomurcuk ile onun altındaki iki körpe yaprak toplanır . Daha sonra bu yapraklar birkaç aşamalı bir kurutma işleminden geçirilir . Dünyanın pek çok yerinde çay yetiştirilir . Çay en iyi yüksekçe yerlerde yetişir . Hindistan, Çin, Sri Lanka, Japonya ve Türkiye önde gelen çay üreticisi ülkelerdir. Çay bitkisinin yapraklarından ilk kez bir içecek hazırlayanlar Çinliler'dir. Çay daha sonra Asya'daki öbür ülkelere yayıldı; 17 .yüzyılda da Avrupa'ya getirildi. Çay eskiden Çin ve Rusya'da tuğla gibi bloklar halinde satılırdı. Bazen bu çay blokları para yerine de kullanılırdı. Japonya'da çay özel bir törenle içilir. İngiltere'de de geleneksel bir içecektir .









SEVGİLİ ARKADAŞLAR BEBEKLERİN GÖZ RENKLERİ DEĞİŞİRMİŞ
.
Yeni doğmuş bir bebek gözlerinin araladığında etrafa bakan o masum gözler ne şirindir değil mi?
yeni doğan bebeklerin gözleri niye lacivert olurki?niye kahverengi mavi ela yeşil olmaz. ben sizlere bunu anlatacağım.
Aslında yeni doğmuş bir bebeğin gözleri renkli değildir.Çünkü doğum esnasında bebeğin gözlerinde renk hücreleri bulunmazmış.Bu nedenle bebeğin gözleri hiçbir ışığı yakalayamaz ve gelen ışığı geri yansıtırmış.Bu yansıyan ışığın rengide mavimsi bi renkmiş.bu
renk bebeğin gözüne vurduğunda gözünün lacivert görünmesine sebep olurmuş.
Bebekler 8-9 aylık olduğunda gerçek göz rengine kavuşurmuş.

Atatürk İlkeleri (Temel İlkeleri)

ATATÜRK’ÜN KENDİ İFADESİYLE İLKELERİNİN TANIMI

1. Cumhuriyetçilik:
Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)
Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir…. (1925)
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet’tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)

2. Milliyetçilik:
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir. (1930)
Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır. (1932)
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur. (1923)

3. Halkçılık:
İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir. (1921)
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir. (1921)
Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir. (1923)

4. Devletçilik:
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936)
Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. (1930)
Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir. (1937)

5. Lâiklik:
Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930)
Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. (1930)
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. (1926)

6. Devrimcilik:
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. (1925)
Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. (1925)

İlkeleri Ayrıntılı Okuyun

@ Sembolünün AnlamıBiraz komik görünümlü, kuyruğu tepesinden dolaşan bu küçük ‘a’ harfi, internetle beraber günümüzde en çok kullanılan sembollerden biri olmuştur. Sembolün gerçek orijini tam olarak bilinmemektedir. Dünya üzerinde genel kabul görmüş ortak bir isminin olmaması da şaşırtıcıdır. En çok kabul gören ismi İngilizce’deki ‘at sign’dır. Bu sembole Almanlar ‘at zeichen’, İspanyollar ‘arroba’, Fransızlar ‘arobase’, Japonlar ise ‘atto maak’ adını vermişlerdir.

‘@’ sembolü birçok ülkede şekil olarak değişik hayvanlarla özdeşleştirilir. Internet erişimi olan herkesin adres veya telefon numarasının bir çeşit karşılığı olan e-posta (e-mail) adresi vardır. İki bölümden oluşan bu elektronik posta adresini @ sembolü ikiye ayırır. Önceki kısım kişisel ad olan posta kutusunu, sonraki kısım ise internet servis sağlayıcının adını belirler.

İkinci kısımdaki son birkaç karakter genellikle o kişinin bağlı olduğu kuruluşu ve ülkeyi gösterir. Örneğin, ‘com’ (ticari), ‘gov’ (hükümet), ‘net’ (ağ organizasyonu), ‘edu’ (eğitim), ‘mil’ (askeri) gibi. Bunların dışındakiler de ‘org’ (organizasyon) uzantısını taşırlar. Bunlardan sonra gelen karakterler ait olduğu ülkeyi belirlerler, tr (Türkiye), uk (İngiltere), fr (Fransa) gibi. ‘us’ uzantısını kullanması gereken ABD genellikle bir ülke kodu uzantısı kullanmaz.

@ sembolünün orijini bir muammadır ama yine de iki hikaye var. Birinci hikayeye göre @ sembolünü Ortaçağ keşişlerinin yorgun elleri yaratmıştır. Matbaanın icadından önce çoğunluğu din konulu olan kitapların her bir kopyası elle yazılıyordu. Bu uzun ve yorucu işi keşişler yapıyorlardı, ‘Tarafına, doğru, halinde içinde, yanında, hususunda üzerinde, beherine’ gibi çeşitli birçok anlama gelen, Latince ‘ad’ kelimesinden türemiş ‘at’ kelimesi her ne kadar kısa bir kelime idiyse de kitaplarda o kadar çok tekrar ediliyordu ki sonunda usanan keşişler onu tek el hareketi ile yazacak şekilde, ‘t’ yi ‘a’nın üzerinden sola doğru aşırarak @ şekline dönüştürdüler.

İkinci hikayeye göre sembol ‘amphora’ kelimesinin kısaltılmasıydı. O zamanlar ‘amphora’, hububat, baharat ve şarapların taşındığı fırında pişirilmiş küplerin ölçüm birimiydi. Giorgio Stabile isimli bir İtalyan araştırmacı 1492 tarihli Latince - İspanyolca sözlükte ‘amphora’nm bir ağırlık ölçüsü olan ‘arroba’ya çevrildiğini keşfetti. İspanyolların hala@ işaretini ‘arroba’ diye isimlendirmelerinin sebebi de bu olmalıdır.

Stabile ayrıca, Floransalı tüccar Francesco Lapi’nin 1536′da yazdığı bir mektupta @ işaretini kullandığını da tespit etti. İşaret aynı zamanda uzak mesafeler arası ticareti belirtmek için de kullanılıyordu ama 18. yüzyılda kullanılışı birim başına bir fiyatı göstermek içindi. Örneğin, tanesi 5 Peni’den 10 portakal alınsa ‘10 portakal @ 5 Peni’ şeklinde ‘her biri’ anlamında yazılıyordu.

@ işareti ilk olarak 1885′te yazı makinelerinin ilk örneği olan Underwood’un klavyesinde kullanıldı. E-posta adresinin bir parçası olarak ise ilk olarak 1977 yılında Roy Tomlinson tarafından kullanılmıştır. Tomlinson’un amacı ise kimsenin adında bulunmayan ve karışıklığa yol açmayacak bir işareti kullanmaktı.

·  Yapıştırıcılar Nasıl Yapıştırıyor?

Yapıştırıcıların sağladığı yapıştırma olayı aslında kimyasal reaksiyondan başka birşey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapıştırma olayında benzer yada iki malzemeden iki madde, birde yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcı moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekir.

 

·  Radyonun Sesi Açılınca Pil Daha Çabuk mu Biter?

Pille çalisan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akim yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb. için aynidir.

 

·  Matematikte Niçin -2 ile -2 nin Çarpımı +4 Eder?

Haftanın beş günü ise otobüs ile gidip geldiğinizi varsayalım. Her sefer bir milyonluk bir biletle yapılıyor. On milyon tutarında on tane bilet aldınız. Her gün gidiş geliş kullandıkça iki tanesi eksiliyor. Bunun eşitlikteki yeri (-2) dır dır. Siz bu isi beş gün süresince yani 5 kez yaparsanız (-2)x( +5)= 10 olur. Diyelim ki bayram tatilinin iki günü o haftanın Perşembe ve Cuma günlerine geldi ve tatil. Bu kez yapmanız gerekeni yapmıyorsunuz. İki günlük 4 bileti kullanmıyorsunuz. Bu hareket, yapmanız gerekene göre negatif yani ters yönde bir harekettir. Her gün bilet almak yerine iki gün süresince hiç bilet kullanmıyorsunuz. İki kere negatif hareketi “-2″ bilet üzerinde yapınca o hafta elinizde (-2)x( -2) =(+4) . bilet kalıyor.

 

·  Termos Nasıl Sıcağı Sıcak, Soğuğu Soğuk Tutuyor?

Tek nedeni vardır, vakum. Yani boşluk. Bir termosta iç içe geçmiş iki kap vardır. Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam sisedir. İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır. Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakin bir boşluk vardır. Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de olmadığından isi iletilemez. Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır. İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz. Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

 

·  Bir Hafta Niçin 7 Gündür?

Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 olusu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde, göğün 7 kat olusu ve doğadaki ana renk sayısının 7 olusu, müzik notalarının 7 olusu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

 

·  Niçin Otellerin Kapıları Döner Kapıdır?

Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini-engeller.

 

·  Bardaktaki Buzlar Niçin Birbirlerine Yapışırlar?

Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabin içinde ya da bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu, noktada çok küçük kısım erir. Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışçasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

 

·  Kumaşlar Yıkandıktan Sonra Niçin Çeker?

Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumasın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama-bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek isi, çalkalama, sabun hepsi kumasın çekmesini kolaylastirir. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

 

·  Çinlilerin Gözleri Neden Çekiktir?

Yalnız Çinlilerin değil Orta ve Güneydoğu Asyada yasayanların, Japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynidir. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yasadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgâra karsı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

 

·  Ateş Böceği Nasıl Işık Saçıyor?

Yaz gecelerinin karanlığında otların arasında veya havada uçarken parıldayan, yanıp sönerek sarı-yeşil bir ışık veren bir böceği görmüşsünüzdür. Yanına yaklaşıldığında ışığını söndüren, gece karanlığında izini kaybettiren bu böceğin ismi ateş böceğidir.
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bunun bilimsel adı “soğuk ışık”tır ki günümüz teknolojisi bu ışığı henüz yapay olarak üretmeyi başaramamıştır. Bilim insanları dünyada milyonlarca yıldır mevcut olan bu tabiat teknolojisinin önce çalışma mekanizmasını çözmek sonra da taklit ederek insanlık hizmetine sunabilmek için çalışmalarına hız vermişlerdir.
Kısa bir zaman öncesine kadar sürtünme veya ısı olmadan ışık elde etmenin imkansız olduğuna inanılıyordu. Nasıl ki normal bir ampul kendisine verilen enerjinin yüzde 4”ünü, florasan ampul ise yüzde 10”unu ışığa dönüştürebiliyor, geri kalanını ısı olarak yayıyorsa, ateş böceğinde de benzer bir durum olduğunu sanan bilim insanları, böceğin bu iş için kullandığı enerjinin tamamını ışığa dönüştürebildiğini tespit edince hayrete düştüler. Gelelim ateşböceğinin ışık üretme mekanizmasına… Aslında ateş böceklerinin ışık verme reaksiyonları o kadar hızlıdır ki bu fonksiyonun kademelerini incelemek hemen hemen imkânsızdır. Yani ışık üretim mekanizması hakkındaki bilgiler hala teoride kalmaktadırlar. Kesin olarak bilinen bunun moleküler seviyede kimyasal bir işlem olduğu, bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir.
Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden, ışık elde elmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmekledir. Bunlardan birincisinin kimyasal yapısı aydınlatılmış ve yapay olarak elde edilmiştir. İkincisinin ise yapısındaki gizem çözülmesine rağmen sentetik olarak üretilmesi hala mümkün olamamıştır. Ateş böceklerinde üretilen iki kimyasalın birleşiminin de ışık vermeye tam olarak yetmediği, böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bilinmeyen bir başka ayrımı ise bu ışığı hangi şalterin açıp kapadığıdır.
Bu gizemli böceklerin 2 bin çeşidi olup erkekleri uçabilirken dişileri kanatsızdırlar. Erkekler dişileri aramak için geceleri uçarlar ve ışıklarını birbirleri ile iletişim kurmak için kullanırlar. En iyi ışık verimini gelişmiş dişiler verir. Ateş böcekleri geceleri 3 saat süreyle ışık verebilirler.
Genellikle ısırarak zehirledikleri salyangozları yedikleri için kireçli toprakların olduğu nemli bölgelerde daha çok görünürler. Parlamayı sağlayan kimyasal maddeler sayesinde, kazara onu yiyen bir düşmanı kusmak zorunda kalır ve bir daha başka ateş böceği yemeye teşebbüs etmez.

 

·  Doğum Gününde Pasta Kesme Adeti Nereden Geliyor?

Düğünlerde pasta kesmek adetinin, yeni evlilere bereket, doğurganlık ve mutluluk dileklerinin iletilmesinin zaman içinde gelişmiş bir şekli olduğundan bahsetmiştik. Doğum günlerinde pasta kesmek adetinin ise tarihi kökeni ve amacı değişiktir. Zaten tek kat olan şekli ve üzerindeki mumlar nedeniyle pasta görünüş olarak da düğün pastasından farklıdır. Pasta sözcüğünü hep günümüzdeki anlamı ile kullanıyoruz. Aslında tarihi gelişimi içinde kek demek daha doğru olur. Doğum günü pastasının bilinen tarihi Helen uygarlıklarına kadar uzanır. Bir kutlama amacı ile ortaya çıkması ise Ortaçağda Almanyada olmuştur. 13. yüzyılda Almanyada çocuklara gösterilen ilgi belki bugünkünden bile fazlaydı. Doğum günleri bir festival şeklinde kutlanıyordu. Doğum günü kutlaması sabaha karşı, şafakta, gün ağarırken başlıyordu. Üstü yanar mumlarla süslenmiş pasta kek eve getirildiğinde çocuk uyandırılıyor, pastanın üstündeki mumların ise yemek vakti gelene kadar devamlı değiştirilerek sürekli yanar halde kalmaları sağlanıyordu. Yemeğin başında çocuk mumları üfleyerek söndürüyor ve şölen başlıyordu. Pastanın üzerindeki mumların sayısı çocuğun yaşından bir fazla oluyordu. Bu bir fazla mum, bir gün sönecek hayatın ışığını simgeliyordu. Ayrıca çocuğa bir çok hediyeler getiriliyor, o gün istediği, sevdiği yiyecekler hazırlanıyordu. Yani o zamanlarda doğum günü kutlamaları çocuklara yönelikti. Günümüzde her yaştan insanın kutladığı doğum günü ve kesilen pasta işte o zamanların bir adetinin devamıdır. Doğum günü pastasının üstündeki mumları bir üfleyişte söndürmek, bu arada bir dilek tutmak, eğer dilek gerçekleşirse bunu kimseye söylememek adetleri de o günlerden kalmadır..........

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?


-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.
-Ördeğin sesi yankı yapmaz.

-Üzüm mikrodalga fırında patlar.
-İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.
-Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.
-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.
-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.
-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.
-Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.
-Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.
-Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.
-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.
-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.
-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen
kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.
-Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak
bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.
-İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.
-İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500 -700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.
-Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıç'tır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.
-Aşıkken beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal Madde çikolatada da vardır
-Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.
-Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.
-Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

 

 


  8 MART 
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
  
  8 Mart günü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır.  Kadınlar günü kutlamalarında ;
 kadınlar için konferans, 
gösteri ve eğlence gibi çeşitli etkinlikler düzenlenir. 
Kadınlar arası dayanışma ve kadınların toplumdan
 beklentileri vurgulanır.
                       

  Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi 
ilk kez, 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da
 düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar 
Konferansında 
ortaya atıldı ve kabul edildi. Bir çok ülkede 
her yıl kutlanmaya başladı.
İsveç’te ise 1912 
yılından itibaren kutlanmaya başladı.

    Ancak ilk yıllarda belli bir tarih belirlenmemişti ve 
değişen tarihlerde ama her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. 
Tarihin 8 Mart olarak belirlenişi 1921’de 
Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar 
Konferansı tarafından olmuştur.

   İki dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde 
kutlanması yasaklanan Kadınlar Günü, 1960’lı yılların 
sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de 
kutlanılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde
 gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,
 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak
 kutlanmasını kabul etti. 


TÜM EMEKÇİ KADINLARIN 
KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN...
                                                                  

İL İL TÜRKİYE
 

Gerekli Linkler

sitene ekle
TAKVİM
 

SAAT
 


ekle

ATATÜRK
 

SON DAKİKA HABERLERİ
 
Günlük Burç
sablon
SAYI ISLEMCISI S.1.0
1.sayi
2.sayi
sonuç

©2008 www.htmlkod.tr.gg
Ayla Şengezer'in Profili
Ayla Şengezer'in Facebook profili
Profil Kartını Oluştur
 
Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!



Create a Myspace LED Scroller

İngilizce Almanca Türkçe Sözlük
Kelime:
Sözlük:
© www.sozluk.web.tr
http://www.resimseli.com/data/media/202/bayram007.gif Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol