5-B SINIFININ SİTESİNE HOŞGELDİNİZ!
   
 
  EN İYİ ARKADAŞIM
    •  
Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini...
Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam,
"Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş.
Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,
"Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış.
Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp,
"Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim" deyince,
"Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş" diye yanıt vermiş terzi.
Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.
"Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran yaşlı adam,
"Ben terziyim" yanıtını alınca
"Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.
Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.

Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş.
Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.

Ve başlamış anlatmaya:
"Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş.

Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona
"Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş.
Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.

Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."
Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle.......




Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.


Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...


CAN YÜCEL

Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı. Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.
Senin en iyi arkadaşın kim?

Sevgilerimle








Dost dediğin, sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli. Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı, dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı, Dost dediğin fanatik olmalı, bütün dünya seni üzdüğünde bile sana moral Vermeli, Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli Ve ağladığında seninle ağlamalı,. ........................................ Ama hepsinden daha çok, dost matamatiksel olmalı! Sevinci çarpmalı, Üzüntüyü bölmeli, Geçmişi çıkartmalı, Yarını toplamalı...Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı Sevgiye herzaman yeri olan yüreği kocaman dostlara...

 

Gözlerin arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı. Arkadaşsız hayat cehennem gibidir. 


SAYILARIN MACERASI
Günlerden bir gün Bir, İki’ye dedi:
-Sevgili İki, gel yanıma dur, olalım On İki.
İki cevap verdi:
-Hayır sevgili Bir, sen gel yanımda dur, olalım Yirmi Bir.
Yirmi Bir, On İki’den büyüktür.
Bir dedi:
-Hayır, ben senden önce durmalıyım, çünkü ben senden önceyim.
İki dedi:
-Hayır, ben senden önce durmalıyım, çünkü ben senden büyüğüm.
Bir dedi …
İki dedi …
Sözleri bir birine ters düştü.
Sonunda dediler ki gidelim Üç’ün yanına, o bizden büyüktür, bize çözüm yolunu o göstersin.
Üç, çok bilmiş biriydi. Çok hile bilirdi.
Üç’ün gönlünden bir şey geçiyordu.
O, çoktan beri Altı olmak istiyordu.
Şimdi Bir’i ve İki’yi görünce eline müthiş bir fırsat geçtiğini düşündü.
Üç önce İki’yi bir köşeye çekti, kandırıp kendisine kattı.
Sonra da Bir’i aldı, oldu Altı.
Dört, Beş’e dedi:
-Gördün mü, Üç önceden bize aşağıdan bakıyordu.
Şimdi Altı oldu da çıldırdı.
Bize yukarıdan bakıyor.
Dört, Beş’e dedi:
- Zararı yok, gel biz de birleşelim ve onun önüne Dokuz olarak çıkalım.
Dörtle Beş birleşip Dokuz oldular.
Altı bunları duyunca coşup kendini kaybetti, takla atıp o da Dokuz oldu.
Önce Dokuz bunu duyunca:
“Sen asıl dokuz değilsin, yalancı Dokuz’sun. Altıdan döndün” diye haber gönderdi ona.
"Çok inat edersen benimle, okkalı bir tokat atarım sana, tepe taklak olup yine dönersin Altı’ya” diye de ilave etti.
Altıdan dönme Dokuz da gerçek Dokuz’a haber gönderdi. ”Çok konuşma sana bir vururum Üç’e bölünürsün.”
Bundan sonra birbirlerine hiç sataşmadılar.
Günlerden bir gün asıl Dokuz şöyle düşündü:
-Ne zamana kadar böyle tek kalacağım?
Kendime arkadaş bulup çift olayım.”
Dokuz, bu karara vardıktan sonra, Yedi’yi istemeye gitti.
Altı’dan dönme Dokuz da “Ben de yalnızım, en iyisi ben de Sekiz’e talip olayım.” dedi.
Asıl Dokuz, olanları görünce yeniden düşündü:
"İyi ama ben Yedi’yle yan yana durunca Doksan Yedi olacağım.
Öteki Dokuz, Sekiz ile bir araya gelince Doksan Sekiz olacak.
Yahu, neden o benden büyük olsun?"
Dokuz, bunları düşünür düşünmez, Yedi’yi attı, hemen o da Sekiz’e yapıştı.
Asıl Dokuz, Sekiz’in bir ucundan tutup bu tarafa çekti, sonradan olan Dokuz öbür tarafa çekti.
Sekiz’ince beli koptu,bir yuvarlak asıl Dokuzla öbür yuvarlak da sahte Dokuzla kaldı.
Asıl Dokuz yuvarlağı şişirdi ve yanına koyup böylece Doksan oldu.
Sahte Dokuz’da aynı hareketi yaptı.
Şimdi ikisi de eşit durumdaydı.
Doksan eşittir Doksan….

Yazar: Anar (Azerbaycanlı ünlü hikayeci )
Kül Öykü gazetesinden kısaltılarak alınmıştır.

Bu şiiri ve mesajı gönderen ormela(Orhan Yıldız)beye çok teşekkür ediyorum.Şiirin kalıcı olması için ziyaretçi defterinden alıp buraya yapıştırdım.Teşekkür ediyorum inceliğinden dolayı..
 
ormela
  08.03.2009 22:39:23
  Sevgili Öğretmenim, Selam ve sevgilerimi yolluyor ve diyorumki,

SENİ GÖRDÜM DÜŞÜMDE

Seni gördüm düşümde..
Aklara çeviriyordun karayı..
Elinde kalemin altıncı parmak..
Vede tunçtan mızraktı..

Yatağın azgın sellere setti..
Akıyordun uzun uzun çöllere.
Sevgi bilgi sunuyordun susamışlara..
Amacın çölleri yeşertmekti..

Yürüyen ayaklarınla yürüyor..
Yüreğim yüreğinle çarpıyordu..
One yürek o ne yürekti..

Düşümde ben yavruydum,sen ana..
Emiyordum sütünden kana kana..
Sütün kardan berraktı..
Bitmeyen bir ırmaktı..

Senin ile dillenmişti dilsizler..
Yol bulmuştu senin ile yolsuzlar..
Peşin sıra koşuyordum izinden..
Dileğim senin gibi öolmaktı..

Uyuyordum öğretmeniğm..
Gördüm seni düşümde..
Dünyaya yön veren ellerin..
Avuçlarındaydı ellerim..

Ellerin sıcak sımsıcaktı..
Başın dik alnın aktı..
Uyumak yok diyordun,uyumak yok..
Uğraşın beni uyadırmaktı
İL İL TÜRKİYE
 

Gerekli Linkler

sitene ekle
TAKVİM
 

SAAT
 


ekle

ATATÜRK
 

SON DAKİKA HABERLERİ
 
Günlük Burç
sablon
SAYI ISLEMCISI S.1.0
1.sayi
2.sayi
sonuç

©2008 www.htmlkod.tr.gg
Ayla Şengezer'in Profili
Ayla Şengezer'in Facebook profili
Profil Kartını Oluştur
 
Bugün 10 ziyaretçikişi burdaydı!



Create a Myspace LED Scroller

İngilizce Almanca Türkçe Sözlük
Kelime:
Sözlük:
© www.sozluk.web.tr
http://www.resimseli.com/data/media/202/bayram007.gif Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol