5-B SINIFININ SİTESİNE HOŞGELDİNİZ!
   
 
  FEN VE TEKNOLOJİ ÜNİTE SAYFASI
CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM

                                   FOTOSENTEZ NEDİR ?
    Yeryüzündeki canlıların bir kısmı besinleri yaparken diğer   Tam boyutlu görseli gösterbir kısmı da gerekli olan besinleri hazır olarak alırlar. Kendi besinini yapabilen canlılara " ototrof " canlılar denir. Kendi besinini yapamayan, besinini ototrof canlılardan sağlayanlara ise " hetorotrof " canlılar denir.
Ototrof canlılar üretici, hetorotrof canlılar ise tüketicidir. Yeşil bitkilerin tamamı ototroftur. Yani üreticidir. Hayvanlar ise kendi besinlerini yapamazlar. Dolayısıyla heterodroftur. Başka bir ifadeyle tüketicidirler.
Ayrı bir canlı grubu olan mantarlar da besinlerini yapamazlar. Besinlerini dışarıdan hazır olarak alırlar. Mantarlar da tüketici canlılar grubunda yer alır.
Üretici gurubuna giren bitkiler fotosentez yaparlar. Yeşil bitkilerin güneş işiginda havadan karbondioksit, topraktan da su ve suda çözülmüş madensel maddeler alarak besin maddesi yapmasina" fotosentez "denir   

                         
                                                       MANTARLAR 
    
 Ülkemiz sahip olduğu  iklim koşulları nedeniyle değişik ortamlarda yetişen doğa mantarları yönünden oldukça zengindir. Bu nedenle yenen makromantar türleri ülkemizin pek çok yöresinde, yetişme mevsimlerinde toplanarak, ya yemeklik olarak kullanılır ya da ticareti yapılır.Türkiye, 20 milyon hektarlık orman alanı ve geniş ziraat arazileri ile kırlık araziler bakımından çok geniş bir mantar yetişme ortamına sahiptir. Henüz bu geniş mantar potansiyelinden tam olarak yararlandığımız söylenemez. Ekonomik değeri olan mantar türlerini tanıyıp, korumaya alarak, en iyi şekilde faydalanmanın yollarını bulmak zorundayız. Araştırmalara göre, bugün için 40 civarında yenen mantar türü yemeklik olarak toplanmakta ve bunların içinden 25'e yakını ticarete konu edilip pazarlarda satılmakta ya da yurt dışına ihraç edilmektedir. 
Makromantar nedir?
                

    Makromantarlar klorofili olmayan, üreme organları ve esas bünyeleri iplik gibi, "hüf" denilen küçük borucuklardan ibaret canlılardır. Belirgin şekilleri ve yaşama modelleri ile bağımsız bir canlı alemidirler. Bu canlılar hem eşeyli hem de eşeysiz olarak, sporlar oluşturarak ürerler. Klorofil ihtiva etmediklerinden, bağımsız olarak şeker, yağ ve nişasta gibi organik maddeler oluşturamazlar. Bu nedenle diğer canlılara ihtiyaç duyarlar. Yani başka canlılardan beslenirler. Bir başka deyişle çürükçül veya asalaktırlar. Mantarın esas bünyesi ince iplik gibi hüfler kitlesidir ki buna misel denir. Bizim toprak üzerinde gördüğümüz ve yararlandığımız kısım, bu misellerin özelleşmesi ile dokunmuş bir eşeyli üreme organıdır.

    Yukarıda kısaca tanımladığımız, çayırlarda, yol kenarlarında, ormanlarda, bunlar yeniyor... ağaç altlarında hemen hemen hepimizin sadece bir bölümünü (şapkasını) gördüğü ve bildiği makromantarlar; çok değişik renk ve şekillerde, bazılarını yediğimiz, bazılarından zehirlendiğimiz enteresan varlıklardır. Öyle ki, mantarlar alemininin tümünü ele alırsak ,olağanüstü yumuşak ve büyük ölçüde saydam bir vücut yapısına sahip olduklarını ve buna rağmen dev bir sarmaşık gibi onlarca metrelik bir alana yayılabildiklerini görürüz. Ellerinden hiçbir şey kurtulmaz; suyu, toprağı, böceklerin, bitkilerin, memelilerin hatta kuşların dokularını bile istila edebilirler.
    Mantarlar alemi aslında çok karmaşıktır. Burada ele aldığımız makromantarlar,  Gerçek Mantarlar sınıfına dahildir. Bundan başka daha birçok mantar sınıfı mevcuttur. Bunlara örnek olarak; bölünen mantar bitkiler, cıvık mantarlar, algsi mantarlar, keseli mantarlar, çomak mantarlar, ikincil mantarlar gibi sınıflar gösterilebilir.
    Bizim burada ele aldığımız yenebilir mantarlar, büyük ölçüde sudan oluşan ve aroması nedeniyle bizlere çekici gelen bir besindir.
 















GÜNEŞ-DÜNYA VE AY ünitesi
Dünya'nın hareketi
Dünyanın kendi çevresinde dönüşünü gösteren bir animasyon


Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir.

Hareketleri : Sürekli olarak hareket eden dünyanın iki çeşit hareketi vardır. Bu hareketlerden birisi kendi ekseni etrafında olur ve batıdan doğuya doğrudur. Bu dönmesini 24 saatte tamamlar. Dünyanın kendi ekseni etrafındaki bu dönmesi ile birlikte olan ikinci hareketi ,güneş etrafındadır. Güneş etrafında dünya, elips şeklinde çok geniş bir yörünge üzerindeki hareketini de 365 1/4 günde, yani bir yılda tamamlar. Dünyanın kendi ekseni etrafındaki ve güneş etrafındaki bu iki hareketi, iki önemli olaya sebep verir. Kendi ekseni etrafında dönmesi ile gece ve gündüz, güneşin etrafında dönmesi ile mevsimler meydana gelir. Dünyanın yüzeyi : Dünyanın yüzölçümü 509.200.000 kilometrekaredir. Bunun % 70 denizler 360.600.000 kilometrekare, % 39,u karalar ,148.600.000 kilometrekare dir. Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır.

İsim Uzaklık Dönüşü
Ay 3,474.8 km 27 gün, 7 saat, 43.7 dakika
238,700 mi
 
 
 
 






Uzay

Bu arada teorik fizik ve astronomi konusunda devrim yapacak görüşler ortaya atan Einstein gibi bilginlerin uzay konusunda ortaya attıkları pek çok kuram, gözlemcilerin uzay üzerine verdikleri bulguların mantıklı bir şekilde açıklanmasını sağladı.

Uzay konusundaki ilk sağlam bilgiler, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında, özellikle kuzey ülkelerinde kurulan gözlemevleri sayesinde alındı. ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Palamar Gözlemevi, Dünya'da mevcut gözlemevlerinin en büyüğüdür. Buradaki aynalı teleskopun çapı 5 m, yüksekliği 40 m dır dır. Bu gözlemevlerinde uzaydaki gökcisimlerinin kütlesi, hacmi, ışığının şiddeti vb. incelenmektedir. Uygulamalı fiziğin geliştirdiği tayf (spektrum) analizi, uzaydan gelen ışıklardan, cisimlerin hangi elementlerden oluştuğunu göstermektedir.

1932'de K. G. Jansky adındaki bir mühendisin rastlantı sonucu bulduğu uzaydan gelen radyo yayınları, daha sonraki yıllarda radyoteleskopların doğmasına ve uzayın derinliklerinin dinlenmesine, bu radyo yayınlarının kaynaklarının ve nedenlerinin bulunmasına yol açtı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanların geliştirdiği V-1 ve V-2 füzeleri daha sonraki yıllarda uzayın keşfi için yapılacak çalışmalarda büyük bir adım oldu. 1947-1956 yılları arasında özellikle ABD, uzay çalışmalarına büyük hız verdi. Yapılan uzay uçuşu denemelerinin hiçbiri bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu arada SSCB, 1957 yılında üç kademeli Vostok füzeleri ile "Sputnik" adındaki ilk yapma uyduyu Dünya çevresinde yörüngeye oturtarak uzay yarışında öne geçti. Uydulardan elde edilen uzay üzerine bilgiler, canlıların, özellikle insanların uzayda yaşayabilmeleri için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Böylece uzay tıbbı doğdu ve gelişti. Uzayda ilk insan ise 12 Nisan 1961 tarihinde SSCB'nin uzaya gönderdiği Yuri Gagarin oldu. Bu arada, insanların uzay boşluğuna yerleşmelerini sağlamak, uzayı uzaydan izlemek, Dünya üzerinde haberleşme kolaylıkları sağlamak için binlerce uydu yörüngeye yerleştirildi ya da uzayın boşluğuna fırlatıldı. Nihayet 1969 Temmuzu'nda Ay'ın ABD'li astronotlar tarafından fethedilmesi, uzay çalışmalarında en önemi adımlardan biri oldu. Günümüzde uzay yarışı büyük bir hızla sürmektedir.Özellikle de Amerika ve Rusya bu büyük yarışta amansız birer rakiptir.

"http://tr.wikipedia.org/wiki/Uzay" adresinden alındı.
 
 

Dünya, (Yer, Yeryüzü, Acun, eski dilde Arz), 
Güneş Sistemi'nin Güneş'e uzaklık açısından üçüncü sıradaki gezegeni
Üzerinde yaşam barındırdığı bilinen tek doğal gök cismidir. 
Katı ya da 'kaya' ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu
yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir. 
Bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir. 
Büyüklükte, 
Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni arasında
gaz devlerinin 
büyük farkla arkasından gelerek beşinci sıraya yerleşir. Tek doğal uydusu
Ay' dır.

 8

Yer kürenin oluşumu

Başlangıcına ilişkin eski bir kurama göre önce Güneş var olmuştu, daha sonra gezegenler ondan kopmuştur. Artık geçerli sayılmayan bu kurama göre Güneş ilk oluştuğu zaman bugünkünün 50-60 katı büyüklükteydi ve kendi çevresinde hızla dönüyordu. Bu dönme hareketinden doğan merkezkaç kuvvetin etkisiyle Güneş'ten dışarıya bir miktar madde savruldu. Önce çok uçucu olmayan mineral ve metallerin yoğunlaşmasıyla iç gezegenler, sonra uçucu gazların yoğunlaşmasıyla dış gezegenler oluşmuştur. Güneş'in ve bütün gezegenlerin aynı zamanda oluştuğunu ileri süren yeni bir kurama göre de Samanyolu Gökadası'ndaki dev bir gaz ve toz bulutu kendi kütleçekim kuvvetinin etkisiyle büzülmeye başladı

Bu madde parçacıklarından çok büyük bölümünün yoğunlaşmasıyla Güneş oluştu; bu kütle giderek öyle büyüdü ve madde yoğunluğu öylesine arttı ki bir süre sonra nükleer tepkimiler için elverişli bir ortama dönüştü. Öte yandan buluttaki daha küçük madde yoğunlaşmalarıyla da ilk gezegenler oluşmaya başladı. Bugünkü gezegenlerin öncülü olan bu ilk gezegenler başlangıçta birer gaz kütlesi halindeydi, ama hiçbiri nükleer tepkimelerin başlayabileceği kadar büyük değildi. Güneş'in sıcaklığı arttıkça çevresindeki yakın gezegenleri, yani yerbenzeri gezegenler kuşatan gaz bulutları yok oldu ve geride büyük olasılıkla erimiş durumdaki minerallerden oluşan çekirdekleri kaldı. Güneş'e çok uzak olan öbür gezegenler ise pek fazla değişikliğe uğramadan bugüne kadar ulaştı.

Dünya'nın Yaşı

Dünya'nın yaşı doğrudan doğruya kayaçların yaşıyla ölçülmez. Çünkü bilinen en yaşlı kayaçların bile bugün artık yeryüzünde var olmayan daha yaşlı kayaçlardan oluştuğunu biliyoruz. Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Grönland'ın batısında bulunmuştur ve 3,8 milyar yaşındadır. Demek ki Dünya'nın yaşı bundan daha fazladır.

Bugün Dünya'nın yaşını hesaplamak için başvurulan yöntem radyoaktif elementlerin dönüşümüdür. Biçimi

Ana madde: Jeodezi

Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yoktur.Geoibs bir biçimdedir, fakat ekvatordaki yarıçapı kutuplardaki yarıçapından fazladır. Bu kutuplarından basık küresel geometrik şekil "geoid" (Latince, Eski Yunanca Geo "dünya") yani "Dünya şekli" diye adlandırılır. Referans küremsinin ortalama çapı 12.742 km'dir (~40.000 km/π). Yer'in ekseni etrafında dönmesi ekvatorun dışarı doğru biraz fırlamasına neden olduğu için ekvatorun çapı, kutupları birleştiren çaptan 43 km daha uzundur. Ortalamadan en büyük sapmalar, Everest Dağı (denizden 8.848 m yüksekte) ve Mariana Çukuru dur (deniz seviyesinin 10.924 m altı). Dolayısıyla ideal bir elipsoide kıyasla Yer'in %0,17'lik toleransı vardır. Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında Ekvadordadır.

 

İç yapısı

Ana madde: Yer'in yapısı

Yer'in içi, diğer gezegenler gibi, kimyasal olarak tabakalardan oluşur. Yer'in silikattan oluşmuş bir kabuğu, yüksek viskoziteli bir mantosu, akışkan bir dış çekirdeği ve katı halde bir iç çekirdeği vardır


Uzay çok eski dönemlerden beri insanların büyük ilgisini çekmiş, çok az da olsa kimi fikirlerin ortaya atılmasını sağlamıştır. Çağlar geçtikçe insanların daha güçlü teleskoplarla uzayı incelemesi uzay hakkındaki bilgileri artırdı.Uçan cisimlerin ortaya çıkmasıyla Dünya'yı çevreleyen yakın uzay hakkındaki bilgiler, daha da artmaya başladı. Nihayet, güçlü füzeler, yapma uydular, Ay 'a insanlı ya da insansız araçlar gönderilmesi, Güneş Sistemi içinde yolculuk yapacak yapay uydular geliştirilmesi, çok güçlü radyo teleskoplarla (bkz.Hubble Uzay Teleskobu) uzayın derinliklerinin araştırılması, 20. yüzyılın ikinci yarısında insanlığın uzay hakkındaki bilgilerini önemli ölçüde genişletti. 

Ay

Ay, Dünya’nın tek doğal uydusudur ve bazı özellikleri nedeniyle Güneş sisteminin değişik bir üyesidir. 3.476 km’lik çapıyla Dünya’nın dörtte biri büyüklüğündedir ve 81,3 kat daha hafiftir. Güneş sisteminde Ay’dan hem daha büyük, hem de daha ağır uydular bulunmasına karşın, Pluton’un yeni keşfedilen uydusu dışında hiçbiri, uydusu oldukları gezegenlerden yoğunluk ve hacim bakımından fazla farklı değildir. Dünya-Ay sistemi tam anlamıyla çift gezegen oluşturmaktadır.

 







 
       AY

 

    

    Ay, güneş sisteminde bulunan bazı gezegenlerden     (Merkür) daha büyüktür.

    Ay'ın atmosferi yoktur. Bu nedenle gece ve gündüz arasında yüksek sıcaklık farkı vardır. Ay'ın Güneş gören noktaları +110 derece, karanlıkta kalan yerlerinde sıcaklık -150 derecedir.

    Ay'ın yer çekimi, dünyadaki yer çekiminin 1/6'sı kadardır. Bu yüzden, Dünya' da 90kg. gelen bir kişinin Ay'daki ağırlı 15kg. dır. Ay'ın kendi ekseni çevresinde dönme süresi 27,322 gündür. Ay, Dünyaya hep aynı yüzünü göstermektedir.

Ay'la Dünyanın aynı zamanda oluştuğuna inanılmaktadır.

 

 



GÜNEŞ

 

       Güneş sıcak gazlardan oluşmaktadır. Güneş dünyadan çok büyüktür. Bunu şöyle bir örneğe benzetebiliriz; Güneş bir futbol topu ise dünya bir mercimek tanesi kadardır. Güneşin tümü gazlardan oluşmasına karşın, sanki bize bir yüzeyi varmış gibi gelir. Gözümüzle gördüğümüz güneşin en dış katmanı Fotosfer' dir. Güneşin en serin katmanı olan, Fotosfer yaklaşık 6000 k sıcaklıktadır.

       Güneş orta yaşlı bir yıldız olup, ortalama yıldız standartlarından biraz daha küçüktür. Güneş Samanyolu' nun sarmal kollarından birisinin içinde bulunmaktadır.

 

<v:imagedata grayscale="t" o:title="CAA7C9IR" src="file:///C:DOCUME~1MaliLOCALS~1Tempmsohtmlclip1

İL İL TÜRKİYE
 

Gerekli Linkler

sitene ekle
TAKVİM
 

SAAT
 


ekle

ATATÜRK
 

SON DAKİKA HABERLERİ
 
Günlük Burç
sablon
SAYI ISLEMCISI S.1.0
1.sayi
2.sayi
sonuç

©2008 www.htmlkod.tr.gg
Ayla Şengezer'in Profili
Ayla Şengezer'in Facebook profili
Profil Kartını Oluştur
 
Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!



Create a Myspace LED Scroller

İngilizce Almanca Türkçe Sözlük
Kelime:
Sözlük:
© www.sozluk.web.tr
http://www.resimseli.com/data/media/202/bayram007.gif Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol